Almodovar: Kadın filmlerinin yönetmeni

Pedro Almodovar. Bu ismin yönetmenliği ve İspanyol sinemasındaki yeri hakkında konuşulabilecek onlarca konu var. Bu yazıda yer vereceğimiz kısmı Almodovar denildiğinde ‘kadın filmlerinin yönetmeni’ denmesi ya da kadın karakter denince akla gelmesi olacak. Bu yazı profesyonel sinema yazısı ya da sinematografik detayları kalem kalem görebilecek yerden değil, bıraktığı izlenimleri yönetmenin aktarmaya çalıştıklarıyla birleştirerek yazıldı diyebiliriz.

Almodovar filmlerini toplumsal cinsiyet normlarının kadına yüklediği rolleri yeniden üretmeyen bir çizgide görüyoruz. Kadınları var oldukları hayat, olaylar ve kendi kabuğunda roller içinde sıkışmış biçimde değil aktif, özne olmaktan çekinmeyen haliyle sunar. Almodovar, her alanda olduğu gibi sinema dünyasında da çoğu kez karşılaştığımız erkek hükmüne ve egemenliğine muhtaç, zorluklar çeken, kurtarıcı bekleyen kadın karakter portresi yerine, erkek egemen dünyanın onları getirdiği durumların içinden yine başka kadınların gösterdiği dayanışma gücüyle çıkan karakterler çizer.

Yönetmen, bahsettiğimiz kadın figürleri gibi erkekler için de belirlenmiş belli rolleri yıkar. Kahramanlık, cesaret, güç, akıl gibi özelliklerle şekillenen ve erkeklikle beslenen karakterler yerine duygu hakimiyeti sağlayamayan, edilgen profiller çizer. Kadınlar için sorun yaratan, entrika unsuru olan kişiler etiketinin ataerkil düşüncenin ürettiği olgular olduğu vurgulanmıştır.

Almodovar sinemasının kadın temsilinde toplumsal normlara atıfta bulunduğu diğer konu ise kamusal alan- özel alan ayrımıdır. Erkeğin kamusal alan hakimiyeti ile kadının özel alana ait olduğu vurgusu yoğun şekilde eleştirilmiştir. Özel alanın cinsiyet atamasıyla kadınla özdeşleştirilmesine, bunun sabit ve kabul görmesi gereken gerçek olmasına karşı çıkar. Bu eleştiriler ve tabulara karşı mücadele kadının görünürlük mücadelesi ile birleşerek sahnelere yansır. Özel alanın kadın için tek ve aynı zamanda güvenli seçenek olduğu yargısına karşı argüman üretirken, başarılı hikayelerle bunu besler. ‘Dönüş’ filminin istismar sahnesine yer vermeyen ancak karakterin ağzından bize anlatan yönetmen, başarılı aktarımıyla güvenli alan söylemini yerle bir eder. İstismara uğrayan Paula isimli karakterin aktarımı sahnenin görsel olarak verilmesi yerine tercih edilmiş ve bu şekliyle bir yandan kadının anlatımını ön plana çıkarmış bir yandan da bu sahneyle kadının bir obje olarak yansıtılması engellenmiştir.

Anlatımlarının merkezine kadın karakterleri yerleştirirken kadının tutkularını, özgürlüğünü, sorunlarını tüm gerçekliğiyle yansıtır. Erkekler olmadan da mutlu ve güçlü olan kadınlar merkezde yerini alır. Kadınlar erkek egemen toplum içinde kısılarak sıkışmaya razı olan olarak değil yıkılmayan, başaramasa dahi mücadeleyi bırakmayan kadınlar olarak ilham verici halde karşımıza çıkar. Ataerkil düşünce ile beslenen aynı zamanda bundan oldukça faydalanan geleneksel sinema içinde yer alan birbirine düşman kadınlar yerine dayanışmayı esas alan kadın karakterler mevcuttur.

Yönetmenin sinemasında kadın temsilinin yanı sıra transseksüellik de bir değişim simgesi olarak yer bulur. Cinsiyet kalıplarının belli bir kurala tabii olmadığı ve geçişkenliği vurgulanır. Eşcinsellik, ataerkil yapı ve dini kurallar gibi kalıplaşmış argümanlar arasından sıyrılarak yeni bir zeminde yerini bulur.

İspanya’nın iç savaş koşulları sonrasında tutkulara, kaygılara, özgürlüğe önem vererek toplumsal normlarla uğraşan, tabulara karşı çıkarak sinemaya başlayan Almodovar, diktatörlük döneminin baskıcılığının, kısıtlamalarının getirdiği faşist uygulamalara karşı yeni bir sinemacılık anlayışı getirmiştir. Kısa filmlerle başlangıcını yaparken iç savaş sonrası İspanyol sinemasın yeni bir yön verebilmiştir. Özgürleşmeye başlayan toplumla birlikte yeni heyecanları perdeye aktaran yönetmen için dizayn ettiği anlayış bu biçimiyle kadını merkeze alan bir biçimde olmuştur. Genel itibariyle kalıplaşmış ‘kadın karakter’ biçimini kendi yöntemleriyle şekillendirmiştir.

Yönetmenin aktarmaya çalıştığı, izleyicinin üzerinde bıraktığı izler gibi farklı farklı biçimlerde yorumlanabilen bu alan içinde Almodovar sinemasında kadın temsilinin vazgeçilmezliği yönetmenin anıldığı ismine denk düşen yerde karşımıza çıkıyor. Bizi de bu durumda kendisinden ve tarzından vazgeçemeyen yerde bırakıyor. Peki şimdi ne yapabiliriz; bir teras katında yaşanan tesadüfleri, sinir krizlerini, gariplikleri ve o balkon sohbetini izleyebiliriz. E halimizi anlatsın o zaman; sinir krizinin eşiğindeki kadınlar.        

Ceren İnan        

Paylaş

İlgili Yazılar