- Kadın yoksulluğu veya yoksulluğun kadınlaşması - Nisan 6, 2022
Kadınlar yaşamın içinde ve somut olanla, dokunduğu ve değiştirdiği ile hayatı var ederken erkekler tarihin başlangıcından beri soyut ve genel ilkeler etrafında kendini var etmiş ve etmeye devam etmektedir. Erkek egemen sistem, Tanrının ve tanrı devletinin evrenselliğinden, imparatorlukların geniş ve sömürgen sınırlarına oradan kapitalizmin/liberalizmin daha da ince ayarla dokuduğu evrensel sömürü sistemini ayakta tutmak adına bireyleri ve toplumları tüketir.
Başlangıçta, ekonomi ve üretim ilişkileri(…) evin idaresi meselesinden doğmuş ve aslında kadının evin ekonomisini üreten noktada olmasını da anlatan bir kavramdır. Ev denilen ortak yaşam alanında kadınla birlikte başlayan ekonomik üretim ilişkileri ve artı değeri erkeğin zaman içerisinde ele geçirmesiyle birlikte, ev kadın için en büyük sömürü alanı olmuştur. Ürettiği ve var ettiği alan erkeğin kendini var ettiği bir alana dönüştüğü gibi kadının da en çok tükendiği alana dönüşmüştür. Öyle ki erkek egemen sistem, aşk ve mutlu aile formülüyle romantize edip, bu mekândaki her türlü sömürüsünü ve şiddetini gizlemeye çalıştığı gibi sürdürmektedir de. Erkekler mutlu cennet vaadiyle, huri masalları ile uyutulurken kadınlar mutlu aile hikâyeleri ile uyutulmaktadır. Ama bu uyutulma hali ev içi emeğin kadına yüklenmesini, bu emek üzerinden erkeğin kendini yeniden var etmesini, var olduğu yerde sömürü sisteminin bir parçası haline geldiğini de gizleyememektedir.
Süreç içerisinde, ekonomiyi ve geçime dair her türlü üretim mekanizması ile emeği ele geçiren erkek egemen sistem, emekçileri sömürmekte ama kadınları daha fazla sömürmektedir. Üretim ilişkileri emek boyutuyla erkek işçiler üzerinden formüle edildiğinden sistemin esas işçileri daima erkekler olmuştur. Kadınlar ucuz iş gücü, yedek iş gücü olarak görülmüş ve eğer ki karı arttırıcı bir sonucu olacaksa kadınlar istihdam edilmiştir. Kadınların istihdamı erkek egemen iktisadın/ekonominin ihtiyaçlarına göre şekillendiği için kadın yoksulluğu denilen cinsiyetlenmiş bir yoksulluğu ortaya çıkarmıştır. Benzer şey LGBTİ+ bireyler için de söz konusudur. Çünkü LGBTİ+ bireylerin erkek iktisat/ekonomi sistemi içerisindeki istihdamı da sınırlı ve sıkıntılıdır. Hatta istihdam dışı bırakılmaktadırlar.
Ekonomik ilişkiler, ücret politikası ve istihdam erkek işçi üzerinden şekillendiğinden bu kategori dışında kalanlar toplumun en yoksul kesimleri haline gelir, öyle ki karın tokluğuna çalışmak dahi mümkün olmayabiliyor. Kadınların istihdam dışında tutulmaları veya düşük ücretle çalıştırılmaları temel ihtiyaçların dahi karşılanamamasına yol açmaktadır. Temel ihtiyaç kabul edilen yeme-içme, barınma gibi ana kategorilerin dışında kalan kadınlara özgü temel ihtiyaçlar, temel ihtiyaç görülmediği için lüks tüketim ürünü olarak kabul edilmekte ve ücreti de vergilendirilmesi de yoksul kadınların ulaşamayacağı bir fiyatlandırılmaya dönüşmektedir. Özellikle son dönemlerde haklı olarak kadınların ısrarla dile getirdiği kadın pedi fiyatları bunun en can yakıcı örneğidir. Kadın sağlığı açısından önemli bir temel ihtiyaç olan ped fiyatlarının lüks tüketim ürünleri kategorisinde belirlenmesi erkek egemen sistemin kar odaklı, kadını ve temel ihtiyaçlarını yok sayan yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Bu anlamıyla kadın yoksulluğu kadının bedeni üzerindeki tahakküm ilişkilerini ve kontrol mekanizmasını da yeniden üreten bir mekanizma işlevi görmektedir.
Nihai olarak yoksulluğun kadınlaşmasıyla karşı karşıyayız. Bunun tesadüf olmadığını biliyoruz. Ev içi emek sömürüsü, ücret ve istihdam politikası, yoksulluğun mültecilik ve göçmenlik hali, bir bütün olarak iktisadın eril sömürgen niteliği değişmediği ve bu sömürü mekanizması ortadan kalkmadığı sürece yoksulluk da devam edecektir.