“Kız kardeşlik ataerkiye karşı bir suç ortaklığıysa, bu suç ortaklığını büyütme zamanıdır şimdi”

“Feminizm açısından kız kardeşlik ataerkiye karşı bir suç ortaklığıysa bu suç ortaklığını büyütme zamanıdır.” diyen Mersin Kadın Savunma Ağı’ndan Çiğdem Serin, pandemi sürecinde kadınların yaşadığı zorluklara değinerek özerk alanların inşasında feminist öz savunma ve kadın dayanışmasının gerekliliğinden bahsetti.

Röportaj: Fatoş Sarıkaya

Pandemi süreci ile birlikte eve kapanmak zorunda kalan kadınlar birçok sorunla baş etmek zorunda kalırken buna bir de özel alanların ve özerkliğin yitirilmesi eklenmiş durumda. 25 Kasım’a giderken hem online ortamlarda hem de yüz yüze kadınlarla buluşup bu konu ile ilgili atölyeler gerçekleştiren Mersin Kadın Savunma Ağı’ndan Çiğdem Serin ile feminist öz savunma ve özerkliğin inşasıyla ilgili konuştuk.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 kadınları sizce nasıl etkiledi?

Covid-19’un en büyük etkilerinden biri toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini daha da derinleştirdiği. Pandemide insanlar covid-19 ile mücadele ederken kadınlar aynı zamanda derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve bir taraftan da erkek şiddetiyle mücadele ediyor. Birleşmiş Milletler kadınların maruz kaldığı ev içi şiddetine ‘gölge pandemi’ diye bir tanım geliştirdi. Bu, kadınların yaşadığı eşitsizliği ve şiddeti çok iyi tarifleyen bir tanım. Aslında tüm dünya pandemi ile mücadele ederken kadınlar bir de gölge pandemi ile mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Sözde alınan önlemlerle kadınların ev içerisinde daha fazla konumlandırıldığı, tüm bakım yükünün kadınların omuzlarına yıkıldığı, zaten var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha da derinleştiği, kadınların ev içi işlerine yeni görevlerin eklendiği bir süreç oldu. Örneğin, EBA’ya bağlanmak gibi, internete erişim sorunlarını kadınların çözmesi gibi, evde öğretmenlik yapıp ödevlerin yapılmasına yardımcı olarak eğitimin sürdürülmesi gibi yeni yeni görevler eklendi kadınlara.

Pandemiye bağlı olarak kadınlar eve kapanma sürecini nasıl yaşadı, nasıl geçirdi?

Özerkliğimizin ev içinde yara aldığı, evde hiç bir sınırımızın kalmadığı, bunu sağlamak için kendimizi banyoya kapattığımız bir süreçten geçiyoruz. Bunlarla birlikte kadınlar ev içine konumlandı ve özerk alanları kalmadı. Özellikle ailesi ile yaşayan kadınlar uzun süre evde kalınca kendilerini dinleyebilecekleri, yeniden üretecekleri hiç bir alan bulamadılar. Sohbet ettiğimiz bir kadın arkadaş karantina sürecinde evde, aile bireyleri içerisinde kendisini dinleyebileceği hiçbir alanı olmadığı için banyoya girdiğinde iki üç saat boyunca çıkmadığını, orda tek başınalığını yaşamaya çalıştığını söylemişti. Ev içerisinde özerkliğimizin yitttiği ve tek başımıza kalmak için kendimizi banyoya kapattığımız günlerden geçiyoruz.

Tam da ihtiyaç duyulan bir zamanda feminist öz savunma ve özerklik ile ilgili atölyeler gerçekleştiriyorsunuz kadınlarla birlikte. Feminist özerklikten ve öz savunmadan bahseder misiniz?

Özerklik, kendi hayatlarımızın bedenlerimizin ve geleceğimizin sahibi olmak, gerekli olan her yerde de kendimize uygun sınırlar çizebilmektir. Özerklik aslında feminist öz savunmanın en önemli gereklerinden biridir. Kendimizi sevmek, kendimize saygı duymak ve gerekli olan her yerde de sınırlar çizebilme hakkını kendinde görebilmektir. Herkesin olduğu gibi kadınların da kendilerine özel alanlar yaratmaya, gerekli gördüğü yerlerde sınırlar çizmeye, öz bakım uygulamaya, özerk alanlar oluşturmaya hakkı vardır. Tüm bu bağlamlarda feminist öz bilinç, özerklik, öz saygı ve gerekli bulduğumuz her alanda da sınır koyabilmek feminist öz savunmanın temel şartlarındandır. Ama tüm sınırlarımız iktidar, aile ve ilişkiler tarafından ihlal edildi. Özerkliğin sarsıldığı koşullarda özerkliğin yeniden inşası da feminist öz savunmayla mümkündür.

Özerkliğin inşasında nasıl bir öz savunma yapmak gerekir?

Aile ve toplum içerisinde özerkliğimizi yeniden inşa ederken bir taraftan da bunun karşısında oluşabilecek şiddete karşı kendimizi savunmanın yolu kolektiflikten geçer. Her birey ve kadın özerk olma hakkına sahiptir ama bunu da güvenli koşullarda yapabilmesi ancak kolektiviteyle mümkündür. Çünkü sınırlar koyarken şiddet tehdidi ile de karşı karşıya kalabiliriz. Bu durumu savunma ağı oluşturarak güvenli özerk alanlar oluşturarak savuşturabiliriz. Feminist öz savunma kolektif bir sorumluluksa, özerklik de kolektivitenin yeniden inşası ile mümkündür. Sınırlar çizerken güvenli alanlar yaratmak için birbirimizle dayanışmamız çok önemli. En yakınımızdaki kadınlarla dayanışmaya başlamaya ihtiyacımız var. Bulunduğumuz her yerde büyük küçük demeden savunma ağlarına ihtiyacımız var. Ama bunu da kadınların bedenine, emeğine yönelik saldırıların iktidar politikalarından kaynaklı olduğunu farkında olarak; bu saldırıların temelinde ataerkil kapitalist güç ilişkilerinin yattığını bilerek, sistemle de aramıza bir sınır koyarak, kapitalist patriyarkal düzene karşı mücadele vermemiz gerekiyor.

Kısıtlama ve yasakların olduğu bir süreçte kadınlara nasıl ulaşıp bu tartışmaları nasıl yürütüyorsunuz?

Özerklik ve feminist öz savunma tartışmalarını hem online ortamda hem de bulunduğumuz her yerde; bazen bir parkta, bazen bir terasta bazen bir evin bahçesinde küçüklü büyüklü kadın gruplarıyla tartışarak özerkliğin yeniden kolektif inşasının nasıl mümkün olacağını konuşup tartışıyoruz. Bulunduğumuz her alanda feminist öz savunmayı ve feminist özerkliğin yeniden inşasını konuşacağız ve kadın dayanışmasını yükselteceğiz. Feminizm açısından kız kardeşlik ataerkiye karşı bir suç ortaklığıysa bu suç ortaklığını büyütme zamanı olduğunu düşünüyorum.

Paylaş

İlgili Yazılar