Mimoza Kadın Derneği birinci yıl dönümünü kutladı

Mersin’de faaliyet gösteren Mimoza Kadın Derneği, birinci yıl dönümü nedeniyle bir otelde etkinlik düzenledi.  

Mimoza Kadın Derneği, kuruluşun birinci yıl dönümünü bir otelde kutladı. “Kadın cinayetleri politiktir, yasaları uygula failleri koruma, aklama, yargıla” pankartın asıldığı etkinlikte “Kadın dayanışması güçlendirir”, “Kendimizden kimliğimizden vazgeçmiyoruz”, “Haklarımız var farkındayız biliyoruz” ve “Hevgirtina jinan bi hêz dike” dövizleri asıldı. 

Ayşe Gökhan’a verilen cezaya tepki 

Açılış konuşmasını yapan dernek Başkanı Çiğdem Göksoy, “Biz kadınların önünde,  kendilerini araçsallaştıran ve erkeksi bir dünya da salt cinsel obje düzeyine indirgeyen patriyakal kültür ile tüm toplumu tek tipleştirmeye çalışan resmi ideolojinin ciddi engeller olduğunu biliyoruz. Bu anlayışa karşı mücadele eden türkiye kadın hareketini mücadelesiyle büyüten Kürt kadın hareketinin sözcüsü Ayşe Gökkan’ın şahsında verilen 30 yıllık ceza aslında kadın hareketini geriletmeye yönelik  politikanın sonucu olarak görüyor ve kabul etmiyoruz. Cezalandırılan her kadın ,her nerede olurlarsa olsunlar mücadeleyi büyütmekten asla vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Bu anlayışlara karşı  Derneğimiz toplamsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı her türlü şiddete karşı farkındalık ve duyarlılık oluşturmak ve bu doğrultuda faaliyetler  geliştirerek kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması için mücadele ederek ,kadınların güçlenmesini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak sosyal, ekonomik, politik ve kültürel alanda güçlenmelerine ve tüm olanaklardan eşit  biçimde yararlanabilmelerine yönelik faaliyetler geliştirmek için yola koyulduk” dedi.             

İstanbul Sözleşmesi vurgusu

Dernekle ilgili bilgi veren Göksoy şöyle konuştu: Derneğimiz;  Mersin özelinde kurulmasına rağmen 1 yıl içinde çevre illerden de başvuru alan ve gerekli yerlere yönlendiren ,yönlendirdiğimiz  vakaların  takibini yapan çözüm odaklı yaklaşımlarla çalışma üreten , başvurusu alınan kadınların gerek sosyal medya da gerekse de  birebir danıştıkları ve dayanıştıkları  kendilerini güvende hissettikleri bir alana dönüşmüştür. Yaklaşık 2 yıldır karantina, izolasyon ,evden çalışma gibi   uygulamalarla birlikte kadınlar  özelikle ev içi şiddet  tehlikesi ile daha çok karşı karşıya  kaldılar. Ülkemizde Özgecan cinayetinden  bugüne Türkiye’de 2 bine yakın kadın katledildi. Bu cinayetle ayaklanıp  genelgeler yayımlamak  kadın cinayetlerinin önüne geçmek için kalıcı bir çözüm getirmediği gibi Erkeğe cesaret veren politikalar halen devam etmektedir. Bunun en bariz örneği ise kazanılmış haklarımız üzerinden siyasete  malzeme yapılan ve bir gecede fesih edilen İstanbul sözleşmesidir. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeyi hedefleyen bu sözleşme erk şiddetinden kurtulup hayatta kalan Kadınlar, istismar edilen çocukların güvencesiydi. İstanbul sözleşmesinden çıkılmasının ardından 130’dan  fazla kadın katledilirken bunun 106 kadın cinayeti şüpheli olarak kayıtlara geçti. Kadınlar güvende olmaları gereken yerlerde evlerinde de katledilmeye devam edilirken ilgili makamların kadın kırımını görmemesi ve politika üretmemesi cinayetlerin önünü açmaktadır. Bu cinayetleri meşrulaştırmanın diğer bir boyutu ise basın yolu ile işlenmesidir. Dizilerde, kadın programlarında ve    haberlerde kullanılan dil, şiddeti bahanelere sığdıran kavramlar; utanca,korkuya ,çaresizlik gibi  duygular yaratacak ifadeler ve görseller yerine , Kadınları  güçlendirici tarafsız ve mücadele veren ifadelerle birlikte yasalar öne çıkarılmalı. Türkiye kadın cinayetlerinde 152 ülke arasından 94. Sırada gelmektedir. Bu sıralamayı değiştirmek İstanbul sözleşmesine geri dönerek yasayı işletmek ve 6284 sayılı yasanın gerekliliklerini uygulayarak ancak gerçekleşebilir.

Son 1 yıl içinde Çukurova’da 12 kadın katledildi 

Türkiye sığınma evlerinin yetersiz olduğunu belirten Göksoy, “Kadına yönelik artan şiddete karşılık Türkiye de sığınma evlerinin sayısı 145’tir.Yetersiz olduğu gibi yaşam koşullarında sınırlı ve ihtiyaçları karşılayamamaktadır. Gönül ister ki sığınma evlerine ihtiyaç duyulmadan kadınlar yaşamlarına yön verebilsinler. Sığınma evleri sığındıkları değil, hayatlarındaki   zorlukları   toplumsal dayanışma  içinde aştıkları yerler olmalıdır. Şiddet gördüğü  için evini, işini, yakınlarını hatta çocuklarını  terk etmek zorunda kalmak şiddete maruz kalanın tecridi anlamına gelmektedir. 2020’de Türkiye genelinde 300 kadın katledilmiş, 171 kadın şüpheli şekilde öldürülmüştür. Bu sayıyı Çukurova ya indirgediğimizde katledilen kadın  sayısı 29  olup bunun 9’u ise şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçti. 2021 yılının verileri Türkiye genelinde ilk 6 ayın verilerinden 130 kadın katledildi. 2021 yılı Çukurova bölgesinde Ocak ve Eylül ayı verilerinde baktığımızda ise toplam 12 kadın katledildi. Bunun 9’u ise şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçti. Kayıtlara yansıyan bu verileri sizlerle paylaşmak bizleri duygu olarak ağır bir yükün altına koysa da, farkında olarak kadın mücadele ağlarını geliştirmek ve bu doğrultuda politika üretmek, üretilen politikaları ilgili makamlarda çözüm odaklı çalışma yürütmesi doğru olandır” sözlerini kullandı.

Göksoy, yaşanan sorunlara şöyle çözüm önerisinde bulundu:
* İstanbul sözleşmesine geri dönülmesi.
* 6284 sayılı aileyi koruma yasası etkin kullanılsın
* Kadın konuk evlerinin sayısı artırılarak yaşam koşulları iyileştirilsin tespit edilen sorunlar temelinde dayanışma evleri olarak yeniden yapılandırılsın.
* Medya da kadına yönelik şiddeti özendirici, meşrulaştırıcı yayın ve haberlerin yapılmaması.
* 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanunda geçen delil ve belge aranmadan şiddet  mağduru kadınların hemen korumaya alınması.
* Hâkim ve mülki amirlerin ivedilikle koruyucu tedbir alabilmesi ve fail  bu tedbirlere uymadığında dava süreci başlamadan zorlama hapsi  uygulanmalı.
* Çocuk yaşta evliliklerin önleyici yasaların Lanzarote Sözleşmesinin gerekliliklerinin ivedilikle uygulanmalı.
 * Şiddet hattının tek hatta değil bağımsız 7-24 çalışan  bir hat olması.
* Aile bakanlığı yerine özgün kadın bakanlığının kurulması.
* Kadının ikincil cinsiyet durumundan çıkartılıp toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı politikalar geliştirilmeli.”

Programlarından dolayı etkinliğe katılamayan HDP Mersin Milletvekili ve Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan ve Adana milletvekili Tülay Hatimoğulları ve Kadın Dernekleri dayanışma mesajlarını gönderdi. Ardından şiir okundu. Daha sonra derneğin bir yılda yürüttüğü faaliyet raporu aktarıldı.

Derneğin bir yıllık çalışmasının anlatan sinevizyonun izletilmesinin ardından etkinlik halaylarla sona erdi. 

Paylaş

İlgili Yazılar