“Nafaka süresi tartışmaları eşitsizliği derinleştiriyor”

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un süresiz nafaka ve minimum nafaka süresi ile ilgili açıklamalarını değerlendiren Avukat Ezgi Özkan, “Nafaka ile ilgili yaratılan algı ve polemikler gerçeklikten oldukça uzak. Nafakanın belli bir süreye bağlanma fikrinin konuşulması var olan eşitsizliği daha da derinleştiriyor” dedi.

Haber- Fatoş Sarıkaya

Geçtiğimiz ay Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün nafakanın belli bir süreye tabii tutulması gerektiğini söylemesinin ardından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da benzer bir açıklama yaptı. Bakan Selçuk, nafaka süresinin minimum 2 ya da 3 yıl olmasının tartışılabilir olduğunu söyledi. Her iki bakanın yaptığı benzer açıklamaları Kadından Haber’e değerlendiren Avukat Ezgi Özkan, nafaka konusuna genel olarak erkek tarafından bakılıp, gerçekçi olmayan bir algı yaratıldığını dile getirdi. Nafaka ödeme halinin son bulmasına ilişkin dava yolunun zaten hep açık olduğunu da söyleyen Özkan, “Nafakanın indirilmesi, yükseltilmesi, kaldırılması yolu hep var. Nafaka ödeyenin yoksullaşması halinde nafaka ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldıracak davalar açılabiliyor. Yasalarda her iki taraf için de her türlü yol mümkünken bunu belli bir süreye indirmeye çalışmak kadınları ikincilleştiren, eşitsizliği daha da derinleştiren hamleler” dedi.

“Bu açıklamalar yargıda baskı unsuru oluşturuyor”

Ezgi Özkan, yapılan bu açıklamaların ister istemez hem mecliste hem de yargıda baskı unsuru oluşturduğunu ve yasa yapımı ile hakimlerin kararını etkileyen durumları ortaya çıkardığını belirtti. İstisnai olaylar üzerinden kadınların nafaka hakkı konusunda olumsuz bir algı yaratıldığının da altını çizen Avukat Özkan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Medeni yasanın değişmesi ile birlikte kadın erkek farketmeksizin nafaka istenebiliyor. Sadece kadınlar üzerinden bir hak değil bu. Tabi ki sosyolojik gerçekliğe bakacak olursak istihdam edilemeyen, ev içi emeği olan kadın olduğu için çoğunlukla talep edenler de kadınlar oluyor. Bu mevzuda kadınların nafaka hakkını sürekli kötüye kullandıklarına dair bir algı yaratılıyor. Oysaki ortada farklı gerçekler var. Bu kadınlar yıllardır evde emek veren, belki çalışması engellenmiş, meslek edinememiş çalışamayacak durumda olan, ya da çocuk olduğu için çalışamayan kadınlar. Ki pratikte bu nafakaların ödenmeme gerçeği de var. Nafaka yükümlüsü ödeme yapması gereken kişiye ödemiyor, kısmi bir şekilde ödüyor veya geciktirmeler yaşatıyor vs. Bunlar hiç tartışılmıyor ama dönüp dolaşıp kadınların boşanınca ‘para koparmaya çalıştığına’ dair polemikler yaratılıyor. Yapılmak istenen hiç gerçekçi ve eşitlikçi değil.”

“Haklarımızı kaybetmemek için mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz”

Eşitlikçi bir yaşam hayal ederken var olan hakları kaybetmemek için mücadele etmenin üzücü olduğunu söyleyen Özkan, “İstanbul Sözleşmesi, nafaka hakkına sınırlandırılmalar getirilmesi gibi kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırılar var. Kadına yönelik şiddet meselesi çok korkunç boyutlara ulaştı. Durduğumuz yeri bile savunmak durumunda kalıyoruz. Biz daha ilerisini hayal ederken, daha eşitlikçi bir yaşam hayal ederken var olan haklarımızı kaybetmemek için mücadele ediyoruz. On yıl geriye gittiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Ancak tüm bunlara karşın kadınlar susmuyor, itiraz ediyor, haklarını savunup sokağa dökülüyorlar. Son zamanlarda toplumdaki en net muhalefeti yapan kadınlar bence. Tüm bu saldırılar karşısında kadınların mücadelesi devam edecektir.” şeklinde konuştu.

Paylaş

İlgili Yazılar