Öfkemizi Büyüten Patriyarka Kendi Sonunu Hazırlıyor!

Çağın eğitime, bilime, kültüre, sanata en kolay erişim sağladığı, ilerleme için en elverişli olan bu günlerde Türkiye’de kadınlar hala can güvenliğinden endişe duyuyor. Sadece geceleri sokaklarda değil, kampüsünde, yurdunda, işinde, evinde her yerde kol gezen erkek şiddeti ile karşı karşıyayız. Tenha sokaklarda yürürken sürekli arkamızda birinin olup olmadığını kontrol etmek zorunda kalıyoruz, tacizci gözler yüzünden mide bulantıları yaşıyoruz. Biz bunları yaşarken erkekler sokakta konfor içinde yaşayıp gidiyor ve tacizciler, katiller cezasız kalıyor. Gün geçtikçe büyüyen, büyütülen erkek şiddetinin bir güvencesi olduğunu kim söyleyemez ki? Saraydan tacizcilere hadsiz, sonsuz güvence…

Kadın öğretim görevlilerinin akademi içerisinde kendini var etmesi ve geliştirebilmesi her zaman “cam tavan” engeli ile karşı karşıya gelmiştir. Türkiye’de bulunan 209 üniversitenin yalnızca 17’sinde kadın rektör bulunması bu durumu gayet iyi açıklıyor. Kadınların akademide karar alıcı noktada olması engellenerek bizlerin sorunlarının her zaman göz ardı edilmesi sağlanmıştır. Bulunduğumuz patriyarkal sistem içerisinde şekillenen üniversiteler bu sistemin üretici kurumlarından biridir. Akademide de üretilmeye devam eden bu düzen Türkiye’nin dört bir yanından yükselen tacizin, şiddetin, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerinin sorumlusu konumundadır. Özellikle uzaktan eğitim sürecinde tesadüfen o anların kayıt altında olması sayesinde kadın öğrencilere taciz söylemleri kuran öğretim görevlilerinin günyüzüne çıktığını gördük. Israrlı takipler yaşıyoruz, yurtlarımız basılıyor ve can güvenliğimizin olmadığını her alanda hissediyoruz. Yaşananlara kayıtsız kalan okulun eril yönetim kurulları ise okullarımızda çıkan taciz haberlerini örtbas etmek için her yolu deniyor. Kampüslerimizde, yurtlarımızda, evlerimize veya yurtlarımıza giden yollarda tacizi, şiddeti önleyici hiçbir çalışma yapılmıyor. Sadece kitlesel olarak tepki gösterilen konularda yaptırım uygulandığını görüyoruz. Adaletin tamamen sosyal medyaya sıkıştırıldığı günlerden geçiyoruz.

Bunlar da yetmezmiş gibi bizler eğitimin ücertsizleştirilmesini isterken öğrenci olmanın bedeli gün geçtikçe artıyor. Fahiş kira fiyatları, giderek zamlanan ulaşım, fatura, mutfak masrafları, akıl almaz ücretlere almamız gereken kitaplar bizleri okurken çalışmak zorunda bırakıyor. Biz öğrenciler geçtiğimiz ekonomik kriz günlerinde eğitim hayatımızı devam ettirebilmek için çok daha güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Ne yazık ki hayat koşullarımız her zaman görmezden geliniyor tıpkı kampüslerimizde görmezden gelindiğimiz gibi…

Nadir üniversitelerde uygulanan CİTÖB (Cinsiyet Eşitliğini Destekleme ve Cinsel Tacizi Önleme Birimi) toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak, temsilde eşitliği desteklemek ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele etmek, cinsel taciz ve saldırıya yönelik farkındalık yaratmak, duyarlılığı artırmak amaçlarını taşır. Her türlü şiddet, taciz gibi konularda başvurulabilecek bir merkez görevi üstlenir. CİTÖB örneğinin arttırılması, etkin uygulanması üniversitelerdeki kadın ve LGBTİ+ bireyler açısından güvence örneklerinden biri haline gelecektir. Güvenli, nitelikli, sağlıklı yurtların kontenjan bazında ihtiyaç duyan herkese yetecek kadar sağlanmasının, kitapların, ulaşımın yemekhanenin ücretsizleştirilmesinin bir o kadar mümkün olduğunu biliyoruz.

Bu tarz adımlar atarak tacizi, şiddeti önleyici ve öğrenciyi destekleyici yöntemler geliştirilebilecekken bunun tercih edilmediğini görüyoruz. Türkiye’nin belirleyici üniversitelerine atanan kayyum rektörlerin İstanbul Sözleşmesinin feshini sağlayan iktidarın aynası konumunda olduğunu biliyoruz. İktidarın kadın ve LGBTİ+ düşmanı zihniyetine okullarımızın rektörlüğü kampüslerden de çanak tutuluyor.

Bugün var olan haklarımızın tamamı biz kadınların mücadelesi ile kazanılmıştır. Mevcut tavra karşı sesimizi daha da büyütmekten başka çaremizin olmadığı açık. Şimdi elde ettiğimiz kazanımlara saldıranlara karşı durup, haklarımızı ileri taşımanın tam zamanı.  Görmezden gelenlere karşı her yerde olduğumuzu söyleyenleri düşmanlaştıran bu patriyarkal düzenin çarklarını kıracak olan biz kadın ve LGBTİ+’larız. Evimizde, sokağımızda, işimizde, kampüsümüzde her yerde yıllardır yaptığımız gibi eril düzene karşı durup sesimizi yükselteceğiz. Öfkemizi bileyen her baskının hesabını soracağız. Tacizi koruyan kollayan, sürdüren, hadsiz, sonsuz güvence veren herkesin ensesinde olup erkek değil gerçek adaletin nasıl sağlanacağını biz öğreteceğiz. Kadınların özgürleştiği yarınları patriyarkayı kırarak biz yaratacağız.

Fotoğraf: Esra Tokat / csgorselarsiv.org

Paylaş

İlgili Yazılar