Çocuk hak ihlallerinin çeşit ve sayıları artıyor

Kamuoyunda Elmalı davası olarak bilinen çocuk istismarı davası ve Mersin’de Müslüme Yağal’ın 10 gün süren aramalar sonrası cansız bedeninin bulunması ile bir kez daha tartışılan çocuk istismarı ve ihmali konusu sosyal medya paylaşımlarında ve haberlerde sıkça yer aldı. Birçok farklı yorumun, teyit edilmemiş bilgilerin yarattığı kirlilik içinde dikkatlerin çekildiği noktalardan biri de bu konuda yapılan tüm bu yayınların çocuklara ait bilgi ve belgelerin paylaşılması kısmı oldu. Hukukçular, sosyal medyada ve haberlerde paylaşılan belgelerle çocuğun üstün yararı ve mahremiyetinin ihlal edildiğini belirterek; önceliğin çocukların üstün yararı, unutulma hakkı ve kişilik hakları olması gerektiğine dikkatleri çekti. Müslüme Yağal davası öncesi haberlere gelen yayın yasağı kararı da bu tartışmalara eklenen konulardan bir tanesi oldu.

Haber- Ceren İnan

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi üyesi Avukat Burcu Düzen önemli noktalara yer vererek soruları yanıtladı.

Geçtiğimiz senenin verilerine bakıldığında yaklaşık 15 bine yakın çocuk istismarı ve ihmali davasının olduğu görülürken bu konuda kamuoyu üzerinde etki edecek ve çocuğun üstün yararını gözetecek noktalar bir kez daha önemini arttırdı. Bütün bu noktalardan doğru Müslüme Yağal süreci sonrası yayın yasaklarına dair tartışmaların artmasıyla Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi yayın yasağını ihlal edenlere karşı soruşturma açacağını duyurmuştu.

Çocuk istismarı konusunda son dönemlerde en çok konuşulan durumlar haber dili ve sosyal medya paylaşımları oldu. Özellikle Elmalı davası ve son olarak Müslüme vakasında sıkıntılı paylaşımlarla karşılaştık. Bu tip olaylarda en doğru yaklaşım ya da adımlar neler olabilir?

Anayasa’da koruma altına alınan basın özgürlüğü ile yine Anayasada düzenlenen kişinin (özne olarak çocuğun) maddi, manevi bütünlüğünün ve kişiliğinin korunması hakkı arasındaki dengenin kurulması son derece önem arz etmektedir. AY md.26/2’de basın özgürlüğünün, başkalarının itibar (şöhret) veya haklarının korunması amacıyla sınırlandırılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Bir haberin öznesi olan kişinin özellikle çocuk olması durumunda; çocuğun isminin, görüntülerinin ve diğer bilgilerinin paylaşılması ihtimalinde, somut olay özelliğine göre çocuğun maddi ve manevi bütünlüğü kapsamında, mahremiyetine yönelik hakların ve kişisel verilerinin ihlali söz konusu oluyor. İnternetin bilgileri depoladığı dikkate alındığında bu bilgilerin uzun yıllar sonra bile çocuğun karşısına çıkabileceği unutulmamalıdır. Bu tip bir olgunun çocuğun yıllar sonra karşısına çıkması halinde çocuğun maddi-manevi bütünlüğü olumsuz etkileneceği gibi bu durum unutulma hakkının da ihlali olacaktır.

İnternet ortamında dava dosyalarına ilişkin bilgilerin kontrolsüzce yayılması, çocukların ismi kullanılmasa bile çocuğun yaşına, yaşadığı veya olayın yaşandığı yere ilişkin sunulan ayrıntılı bilgiler, ifşa amaçlı şüpheli veya sanığın isim-soy isminin/ resimlerinin/adresinin sansürsüz şekilde paylaşılması çocukların haklarının korunmasına engel olmaktadır. Bu bilgilerin paylaşılması; çocuklarla bilgilerin eşleştirilmesine ve yaşadıkları çevrede belirlenebilir hale getirilmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle çocuğu tanınır, ayırt edebilecek hale getiren bilgi paylaşımlarının yapılmaması gerekmektedir.

Çocuk istismarı davaları konusunda yayın yasağı sıkça geliyor. Birçok kesim bu kararların doğruluğu konusunda farklı fikirlere ayrılmış durumda. Yayın yasağının temelde sürece artı ya da eksi etkisi konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Yayın yasağının getirilme amacı dosyadaki delillerin karartılmaması, en doğru bilgiye ulaşılması, gerçek faillerin tespiti ve soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmemesidir. Yukarıda da bahsettiğim gibi burada esas olan çocuğun maddi ve manevi bütünlüğünün korunmasıdır. Yine BM Çocuk Hakları Komitesinin Çocuğun Üstün Yararı konusuna ilişkin 14 No’lu yorumunda “Kitle iletişim araçlarını, sosyal medyayı ve çocukları da işin içine katan ve çocukların hak sahipleri olarak tanınmasını amaçlayan iletişim programları aracılığıyla çocuğun üstün yararının değerlendirilmesi ve birinci planda dikkate alınması hakkının gerçekleşmesini engelleyen tüm olumsuz tutum ve algılara karşı mücadele edilmesi” gerektiği açık bir şekilde belirtilmiştir.

Çocuğun üstün yararı ve çocuğun korunmasının; basın özgürlüğü karşısında daha üstün bir menfaat olduğunu düşünüyorum. Nitekim çoğu paylaşım, basın özgürlüğü yahut kamuoyunun bilgilendirilmesi karşısında yer alan “çocuğun menfaati” yönündeki dengeyi sarsmakta ve hukuka aykırı içeriklerin yayılmasına neden olmakta. Yayın yasağı, yanlış bilgilerin süreçte yayılmasını da engelleyebiliyor. Bu nedenle de somut olayın aydınlatılabilmesi, delillerin doğru toplanabilmesi açısından özellikle öznesi çocuk olan dosyalarda yayın yasağı getirilmesinin sürece olumsuz bir etkisi olduğunu düşünmüyorum.

Çocuk istismarı davalarında özellikle sivil toplum örgütleri, kadın dernekleri, feminist örgütlenmeler sürece dahil olmaya, kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Hukuki açıdan da bakarsanız buraya önerileriniz neler olabilir?

Öncelikle belirtmek isterim ki kadın örgütlerinin yaptıkları çalışmalar her zaman çok kıymetli. Ancak öznesi çocuk olan ve konusu özellikle çocuk istismarı olan dosyalarda çoğu zaman kamuoyu oluşturma/ifşa etme için atılan adımlar ya da yapılan paylaşımlar dosyaların özünden uzaklaşılmasına neden oluyor. Bir kere “sosyal medyada/basında gündem olursa, sanık ceza alır/tutuklanır” düşüncesinden uzaklaşılması gerekiyor. Dosyaların basında, sosyal medyada bu kadar gündeme getirilmesinin ne yazık ki birçok dosyada aleyhe sonuçlar doğurduğuna çok kez şahit olduk. Burada önemli olan; çocuğun ve ailelerin yanında olabilmek, onlara yalnız olmadıklarını hissettirebilmek. Açıkçası kadın örgütlerinin önleyici ve toplumda farkındalığı arttırıcı çalışmalar yapmasını çok daha önemli buluyorum. Dava takipleri konusunda Baroların Çocuk Hakları Komisyonları/ Merkezleri ile iş birliği yapılabilir. Yine psikolojik destek gereken durumlarda doğru yönlendirmelerin yapılması veya varsa kendi içlerindeki birimlerden faydalanılması sağlanabilir. Son olarak; kamuoyu oluşturma konusunda kullanılan dile, paylaşılan bilgilere dikkat edilmesi, talepler dile getirilirken gizliliğin ve çocuğun mahremiyetinin ihlal edilmemesine dikkat edilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar / csgorselarsiv.org

Paylaş

İlgili Yazılar