Eğitimde cinsiyet eşitsizliği tırmanıyor

Türkiye’de her alanda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim alanında da gittikçe derinleşerek kendini göstermeye devam ediyor.

Haber- Gamze Şimşek

Türkiye’de kadınları geleneksel rollerle aile içinde tanımlayan politikalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılığı artırırken, eğitim sistemindeki gerici uygulamalar da bu durumu meşrulaştırıyor. Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nin (CEİD) Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yıllık İzleme Raporu’na göre 2016 yılında resmi meslek ve teknik ortaöğretimde öğrencilerin yüzde 44’ü kadın yüzde 56’sı erkek iken, 2020 yılında kadınların oranı yüzde 38,6’ya düştü, erkeklerin oranı ise yüzde 61,4’e yükseldi. Verilere göre kadınların oranı yüzde 58,1 ile imam hatip liselerinde yüksek iken, erkeklerin oranı yüzde 67,9 ile meslek liselerinde yüksek. Var olan eşitsizlik sadece cinsiyete dayalı olarak değil cinsel yönelime dayalı da gerçekleşiyor. Kaos GL tarafından hazırlanan 2019 Yılında Türkiye’de Gerçekleşen Homofobi Ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu’na göre, LGBTİ+’lara karşı gerçekleşen 150 nefret suçundan 29’u LGBTİ+ çocuklara dönük okullarda işlenmiş suçlar.

Türkiye’deki eğitim sisteminde var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve bu eşitsizliğin giderilmesi konusunda neler yapılabileceğini Eğitim-Sen Mersin Şube Kadın Sekreteri Gülperi Fatih ile konuştuk. Türkiye’deki eğitim sistemindeki cinsiyet eşitsizliğinin toplumsal yaşam döngüsünden ayrı değerlendirilemeyeceğini söyleyen Fatih, “Toplumsal yaşam içerisinde kadınların yaşadıkları sorunlar, üstlendikleri roller ve kadın cinayetlerine bakarsak Türkiye’nin eğitimde cinsiyetçilik konusunda epey kötü bir karnesinin olduğunu görmemiz zor olmayacaktır” dedi.

“MEB’in eğitimdeki rolü cinsiyetçilik üzerine”

İktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı (MEB) eğitimdeki cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmekle eleştiren Fatih, “Eğitim toplumsal bir kavramdır ve bu yüzden de toplumu biçimlendirmek için en iyi araçtır. Bu biçim ve şekillendirme de dönemin iktidarından bağımsız ele alınamaz. Mevcut iktidarlar bunu elinde bulundurdukları sistem aracılığıyla yaparken de kendi zihniyetleri doğrultusunda şekillendirirler. Tüm iktidarların da erkek aklıyla şekillendiğini düşündüğümüzde MEB’in de eğitimdeki rolünün cinsiyetçilik üzerine olduğunu görmemiz zor olmayacaktır. MEB, ders kitaplarından başlayarak ders içeriğinin cinsiyetçi şekillendirmesini de kız çocuklarını ve erkek çocuklarını belirli bir kalıba sokmak için bu müfredatı uygular. Çocukların pedagojik gelişimine uygun olmayan bu yaklaşımların toplumsal yaşama yansımalarının bedellerini de yine kadınların ödediğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

“Meslek seçimlerinde cinsiyetçi seçenekler sunuluyor”

Liseye kadar olan eğitim kademelerinde uygulanan cinsiyetçi müfredatın meslek liseleriyle yaşamsal hale getirildiğini ve üniversiteler ile de finalini yaptığına dikkat çeken Fatih, meslek liselerinin cinsiyetçiliğin somutlaştırıldığı en önemli basamaklardan biri olduğunu söyledi. Fatih, “Burada erkek ve kızların cinsiyete göre nasıl bir seçim yapmaları gerektiği yönünde cinsiyetçi seçenekler sunulur. Kızlar çocuk gelişimi, kuaförlük, giyim gibi mesleklere; erkekler de marangozluk, mobilya, elektrik gibi mesleklere yönlendirilir. Kız meslek liselerine gittiğimizde, ‘kız’ isminin kaldırılarak meslek lisesi statüsüne gelen okullara idareciler tarafından erkek öğrenci kaydı alınmadığı bilgisine ulaştık. Aslında toplumsal yaşamda karşılığı olmayan, erkeklerin de kuaförlük ve aşçılık gibi birçok mesleği yaptıkları bir yerde, bu uygulamaların yaşam karşıtı iktidarcı zihniyetlerden kaynaklandığını biliyoruz” diye konuştu.  Meslek liselerinde görev alan öğretmenlerin de bu uygulamadan nasibini aldığını ifade eden Fatih, “Kız meslek liseleri denilen okullarda görev yapan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun kadın olması ve teknik liselerdeki öğretmenlerin çoğunluğunun erkek olması da bu yaklaşım ve uygulamaların bir sonucudur” dedi.

“Cinsiyet eşitliği ders olarak okutulmalı”

Var olan cinsiyet eşitsizliğini gidermek ve mevcut düzeni değiştirmek için eğitim öğretim müfredatının, cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Fatih, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin tüm kademelerde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde ders olarak okutulması gerektiğini söyledi. Çocukların gelişimini destekleyen, ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkaran eğitim ortamları, eğitim materyalleri ve eğitim müfredatları hazırlanması gerektiğinin altını çizen Fatih, “Bunu yaparken de eğitimcilerin işin mutfağında olması ve eğitimin öznesi haline getirilmeleri gerekmektedir. Bu haliyle eğitimciler eğitimin öznesi olmamakla beraber tüm sorumluluk da eğitimcilere yüklenmiştir. Dolasıyla çocuklar da öğrenmek ve gelişmekte olan bir insan olarak, iktidarın şekillendirdiği ve iktidarların devamını sağlamak üzere nesneleştirilmiş bireyler olmaktan çıkarılıp, eğitimin öznesi haline getirilmeden bu soruna köklü bir çözüm sağlanamaz. Tüm bunlar göz önünde bulundurulmadan,  öğretmen yetiştirme politikalarının da değiştirildiği bir sistem ortaya koymazsak, iktidar sahipleri değişse de iktidarcı sistem sürekli kendini tekrar eden bir halde kedini var etmeye devam edecektir” diyerek sözlerini tamamladı.

Paylaş

İlgili Yazılar