Erkeklik üzerine düşünceler

Bir müddettir etrafımdaki erkeklerin feminist düşünceler üzerine verdikleri tepkileri ve ataerkil erkeklik kavramına karşı aldıkları tavırlarını gözlüyorum. Bu erkeklerin bazıları birlikte eşit, özgür, sömürüsüz ve sınıfsız bir dünyanın hayali ile omuz omuza mücadele ettiğim erkekler… Bazıları ise yaşamımın çeşitli zaman dilimlerini açıklık içinde paylaştığım erkek arkadaşlarım, dostlarım ya da partnerlerim… Önceden mücadelemizi küçümseyecek ya da çürütecek argümanların peşinde koşar ya da sessiz kalarak mücadelemizi pasif şekilde reddederlerdi. Ama bu aralar değişik bir ruh hali içerisindeler. Feminizmin artık yadsınamaz bir noktaya geldiğini onlar da biliyorlar. Kaçacak yerlerinin kalmadığını, ya fail ya işbirlikçi ya da muhalif erkekler olarak artık bir yer edinmeleri gerektiğini yavaş yavaş anlar gibiler. Zira gerçekten köşeye sıkıştılar. Artık birçoğunun daha önceden uyguladıkları ‘ataerkil erkeklik ile yüzleşmeyi bilinçli şekilde reddetmek’ ya da ‘ataerkil erkekliğe karşı pozisyon almaktan köşe bucak kaçmak’ yerine ‘ilgileniyormuş gibi yapıp kendisinden biraz daha uzak tutma/zaman kazanma’ stratejisini benimsediklerini gözlemliyorum. Bu yeni ruh hali özellikle kadın cinayetlerinin yakıcı olduğu günlerde çoğalıyor ve saklanamaz oluyor. Bu ruh halini görür görmez tanımanız için size de birkaç örnek vermek isterim. Örneğin biz feminist  mücadelemizi, yöntemlerimizi ve kazanımlarımızı tutkuyla anlattığımızda mahçup sorularla kendisini gösteriyor bazen. “Fiziksel şiddeti anlıyorum da, psikolojik şiddeti ayırd edemiyorum!” ya da “Flört ile tacizi ayırd etmekte güçlük çekiyorum, anlatır mısınız?” diyor. Bazıları ise açıktan ataerkil erkeklik ile ilgili konuşmaktan korktuğundan bahsediyor. Bu sonuncular, bell hooks’un sıkça andığı samimi bir değişme isteğine en yakın olan, benim de en sevdiğim grup.

Karşıma böyle çıkan her erkekte şu birkaç soruyu tekrar soruyorum: Bu adam hangi erkeklik ayrıcalıklarını kullanarak bugüne geldi?  Bu adam ataerki ile hangi işbirliklerini yaparak, hangi ataerkil hallerin faili olarak şu an karşımda duruyor? Bu adamın bu şiddet dolu dünyada ne kadar payı var?

Bu soruların fazlaca sorumluluk içeren ve yüzleşmesi çoğu zaman oldukça zor cevapları olduğunu biliyorum. Ama eğer bir yerlerden başlayacaksak kaçmak ya da geçiştirmek yerine gerçeklerden konuşmalıyız. Eğer bu ilham verici ve tutkulu mücadelemize seyirci kalmaktan başka bir şey yapacaklarsa, bu hayatı birlikte dönüştürmeye bir yerden başlayacaksak, artık erkeklerin kendi eylemlerinin sorumluluklarını alması, ataerki ile gerçek bir yüzleşme yaşaması ve samimi bir şekilde değişmek istemeleri şart!  Çünkü eğer bu yüzleşme yaşanmazsa, biz kadınların, bu sevgisiz,  paramparça ve sevgisiz hayatını şiddet veya yok sayma ile zar zor ayakta tutmaya çalışan bir ıssız adamlar ordusu ile yeni bir dünya kurmak için umudumuz ve hevesimiz olmayacak.

Paylaş

İlgili Yazılar