Biz o ‘namus’u mahkeme salonlarından biliyoruz

Feministler yine vatan haini, yine Türkiye düşmanı oldu. Peki yine nasıl oldu? Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ve katliamların arka arkaya gelmesiyle başlayan göç dalgası günlerdir gündemi en çok meşgul eden konulardan biri. Emperyalizm ve dinci gericiliğin yine başrolde olduğu, en çok zararı ise kadınların, çocukların, LGBTİ+ların, sanatçıların, aktivistlerin gördüğü şu durumda buradaki en önemli gündem nasıl farklı biçimlerde, hangi senaryolarda mülteci düşmanlığı yapılabileceği oldu.

Daha öncesinde Suriyeli göçmenler üzerinden ilerletilen bu düşmanlık şimdi ise Afganistanlı göçmenler üzerinden ilerliyor. Yıllardır Suriyeli göçmenlerin özellikle ise kadınların, çocukların yaşadığı zorluklarla, ikincil insan muamelesi, tacizler, mal gibi alınıp satılma gibi durumlarla karşılaşma tehlikesi ile şimdi de Afganistanlı mülteciler karşı karşıya. Ki bu tehlikeler artık saldırı, öldürülme gibi riskleri dahi içinde barındırır durumda. Öldürülmekten, işkence görmekten, Taliban karanlığı ile yaşamaktan kaçan her bir kadın, çocuk bu risklerle bir arada yaşamaya çalışıyor. Çünkü bu düşmanca tutum açıktan ilerletilir durumda. Gelişlerin başlaması ile hızlıca yaşananlar, yorumlar, haberler bunun en büyük kanıtı aslında.

Düşmanlığın bir türü ise yalnızca göçmen düşmanlığı ya da Afganistan’dan gelen mültecilerle sınırlandıramayacağımız bir biçimde ortaya çıkan, tüm cinsiyetçiliği ile gözümüzün önüne dikilen ‘Sınır Namustur’ pankartları. Ve tabii sadece pankartlar değil bunu savunmak için asla gecikmeyen kesimlerin bolluğu. İşte tam bu noktada eleştiri mekanizması işletildiğinde Türkiye ve vatan düşmanı olmuşuz.

Önce ne olduğu belli olmayan öfkeli genç türklerin, sonrasında ise milliyetçilik ile birkaç kapı zorlamak isteyen CHP’nin ortaya attığı slogan. Kaç kişi oturup “ Hah buldum! Hemen toprak parçasının milli bir söylem olduğunu iddia ederek aslında kadın bedeniyle direkt ilişkilendirildiğini çok iyi bildiğimiz namus kavramıyla tanımlayıp slogan yapalım” dedi acaba? Cidden ibretlik hikaye. Milliyetçilik, militarizm, ahlak normları, vatan, cinsiyetçilik, erklik. Hepsini tek bir yerde toplayabilmek büyük başarı gerçekten. Tam hikayenin bu noktasında vatan haini olduk demiştik.

Önce içlerinde erilliği gizleyemeyen ama bu erilliği reddetmekten vazgeçmeyen erkekler koştu yorumlamaya. Milliyetçi damarları da var tabii bu minimal reislerin. ‘Sınırlarımız delik deşik oldu, topraklarımız resmen işgal ediliyor, burası vatanımız bize ait’ ve daha bir sürü şey. Tabii namus diyecekler toprak da onlara ait kadınlar da. İkisi de korumaları, el sürülmesini engellemeleri gereken namus meselesi.

Sonra daha entelektüel tartışırsam bende bu iş diyen, ellerinde sözlük ile gezenler geldi. Bu ekip muhalif olduklarını, kadın haklarına saygılı olduklarını söylediklerinde argümanlarının geçerli olacağına inanan kesim aynı zamanda. Namus kavramının aslında asla cinsiyetlerle alakası olmadığını anlatmaya geldiler. Ahlaki normların neredeyse tümünü cinsellik ve kadın bedeni üzerinden belirleyen bir toplum için etimolojik açıklamalar gerçekten çok inandırıcı oldu evet. Erklik ile bezenmiş tüm bu argümanların karşısında ise aslında söylenenlere söyleyenlerin bile inanmadığını bilen, sonuna kadar bu düşmanlıkla, cinsiyetçilikle dolu bu propaganda aracına çıkıp söz söyleyenler var.

CHP’den yapılan savunmalarda ise; ‘Namus kavramına cinsiyetçi bir öz yüklemek kavramın etimolojik kökenine haksızlık olur’ denilebiliyor. Asıl haksızlık namus kavramını kelime oyunları ile böyle açıklamak ya da savunabilmek olur. Kime ve neye mi haksızlık olur? Namus lafı ile her gün hanelerinde şiddet gören, eve kapatılan, öldürülme korkusu ile yaşayan kadınlara haksızlık olur. Burka giymeyi reddettiği için namussuz ilan edilip infaz edilen Afganistanlı kadına haksızlık olur. Namusumu kirletti öldürdüm denilerek katledilen yüzlerce kadına, aile meclisi kararı ile namus, töre denilerek öldürülenlere haksızlık olur. Failler namus diye diye tahrik indirimi alırken mahkeme salonlarını terk etmeyen, katledilen kadınlar isyanımızdır diyen, eylemlerde devlet şiddetine uğrayan, sürüklenen, vazgeçmeyen tüm kadınlara, LGBTİ+lara haksızlık olur.

Bütün bunlar bize bir kez daha hatırlatıyor işte. Mücadele ettiğimiz şey tek bir iktidar odağı değil. Mevzu kadın bedeni, ahlakçılık, cinsiyetçilik olunca tek vücut olabilen, zihinlerini birbirinden ayıramayan, tahakkümün ve ataerkinin yılmaz savunucuları haline gelenler.

Bu düzen içinde namus için suç da işlenir, vurulur da, ölünür de. Biz doğarken öğrendik bunu. Evden çıkarken söylendi bu bize, okula giderken tembihlendi. Katillerin, istismarcıların ağzından duyduk biz namusu. Boşanmak istedi diye, şiddete karşı çıktı diye, sokağa yalnız çıktı diye katledilen kadınların duruşmalarında duyduk. ‘Namussuz, ahlaksız’ diye öldürülen LGBTİ+ların ardından duyduk. Kimse kelimenin etimolojik kökenini araştırmak ile uğraşmasın. Sokağa çıkıp on kişi çevirip sorsun. Ya da kendi içlerine dönüp baksınlar aslında ne demek istedik diye. Militarizm ve milliyetçiliği yükselen mülteci düşmanlığı ile harmanlayıp propaganda yaptıkları sonucuna ulaşmaları çok zor olmayacaktır. Kabul etseniz de etmeseniz de namus kavramı ataerkil anlayışın denetim ve tahakküm aracıdır. Kadın bedenini sahip olunan, alınıp verilebilir gören, sadece cinsellikle değerlendiren anlayışın ürünüdür. Kontrol mekanizması için araçtır.

İşte tam bu noktada tekrar edebiliriz; kabul etseniz de etmeseniz de karşınızdayız. Tüm duvarları da kaplasanız, etimolojik argümanları da sıralasanız bunu değiştirmeyecek. Mülteci düşmanı, ırkçı, cinsiyetçi, tahakküm dolu tüm cümlelerinizin karşısındayız. Belki tweet atmak için kafanızı gömdüğünüz sözlüklerden kaldırıp birkaç mahkeme tutanağına bakarsınız bir şeyleri gerçekten anlamak için.

Paylaş

İlgili Yazılar