Karanlığa karşı: dişe diş, göze göz

2023 Eylül. Seçimlerden önce ve sonra bir çoğumuzun tahminler yürüttüğü, yaşanabilecekleri öngördüğü durumlar bugün geldiğimiz noktada tek tek karşımıza çıkıyor. Elbette bütün bunlar sadece sezgisel olarak tahmin ettiğimiz şeyler değil AKP iktidarı döneminde karşılaştığımız bütün düşmanca politikaların bizi getirdiği noktada olası senaryolar karşısında savunma halinde olabilme ihtiyacının sonuçları olarak karşımıza çıkıyor. Bahsettiğimiz bu saldırılar sadece AKP iktidarı değil, aynı zamanda bu iktidar döneminde gün geçtikçe palazlanan tarikatların, cemaatlerin, dinci gerici İslamla toplumu dizayn etmek isteyen her kesimin karşımıza çıkardığı saldırılardı. Seçimlerden önce ise AKP – MHP ittifakına dahil olan, destek açıklayan gerici kesimlerin tümü mücadelemizin daha zorlu, daha sert geçeceğinin habercisiydi. Seçimlerden sonra ise…

Paylaş
Devamını Oku

Dimdik Gülüşlerin Harika Detaylarına

Üzerine yüzlerce insanın konuştuğu, son günlerin en yoğun gündemlerinden biri olan A Milli Kadın Voleybol takımının enfes şampiyonluk başarısı hepimizin gözü önünde olan yorumların ötesinde de tam anlamıyla toplumsal turnusol kağıdı görevi gördü. Gündemi ve yorumları düşününce akla ilk gelen elbette siyasal islamla bezenmiş gerici tayfanın saldırıları olsa da akla gelmeyecek sözlerin de ortaya dökülmesini sağladı. Şampiyonluk gecesinden çok çok önce başlayan saldırılar geçtiğimiz sene de linç edilmeye çalışılan Ebrar Karakurt merkezli gibi başlasa da söylemlerin çeperi sporcuların şortundan danslarına, başarılarından özel yaşamlarına, etnik kökenlerinden dinlerine kadar genişledi. Cinsel yönelimini…

Paylaş
Devamını Oku

Pardon bölüyorum ama… (2)

‘Pardon Bölüyorum Ama’ diyerek geçen sene tam bugün 1 Mayıs öncesi tatlı bir yazı yazmıştım. Hayır tatlı değildi doğru. Her sene 1 Mayıslar öncesi yaşadığımız durumların yinelendiği süreçleri yaşaya yaşaya coşkuyla geçirmek istediğimiz bu tip mücadele günlerinde önden bir sinir harbi yaşamadan o güne varamıyoruz. Bu sene de bu sürece artı olarak seçim atmosferini, siyasal gerginlikleri de ekleyerek ilerleyebiliriz. Tabii asıl konuştuğumuz şey ‘dün şöyle oldu, bu yaşandı’ gibi örneklerden ziyade yıllardır biriktirdiklerimizin dışa vurumunu sürekli ortaya koyuyoruz. Önceki jenerasyonların bunun daha fazlasını yaşadığını bilerek bazen kızarak bazen ise empati ile bakıyoruz…

Paylaş
Devamını Oku

Sesin yankılanıyor

“25 Kasım, Dominik’te Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadelenin öncülerinden olan Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerin diktatöryel sistem tarafından katledildiği tarihtir.” Geçtiğimiz 25 Kasım’dan hemen önce yazdığım yazıya bu cümle ile başlamış ve sokaklarda olmamızın ne demek olduğunu “kelebekler zamanı geldi” diyerek anlatmıştım. Evet kelebekler zamanı bir kez daha geldi. Belki de bizim için hiç bitmeyen bir kelebekler zamanı. Belli önemi olan mücadelenin tarihsel olarak bize miras kaldığı bu günlerde önceki senelere göre neleri nasıl yaptığımızı düşünmek, nelerin değiştiğine bakmak hepimizin zihninden geçenler oluyor. Neleri değiştirebildik, değişim olmadıysa neyin üzerine hangi…

Paylaş
Devamını Oku

‘İncinirsin Yine de Sen Bilirsin’ Chapter Two

Kadından Haber’de ‘Kadın mücadelesinde emsal karar’ başlığı ile yayınlanan haberde neredeyse 2 senedir kadınlara ve LGBTİ+lara uygulanan idari para cezalarının AYM kararı ile hak ihlali olduğuna karar verilmesini okumuşsunuzdur. Yani Anayasa Mahkemesi bizlere kesilen bu cezaların hak ihlali olduğunu belirterek cezaların iptaline karar verdi. Ben de size teknik cümlelerle açıklanan bu kararın hikayesini anlatmak istedim. Trajikomik yanlarına da beraber bakarız artık. Mersin’de feminist hareketin yaptığı eylemlilikler refleksif şekilde sürekli alanları kazanımları arasına katıyor. Aynı şekilde bu eylemlilikleri aylık maaş sistemine benzer bir ceza ücreti ile paramızla yapıyoruz sayılıyordu bir ara.…

Paylaş
Devamını Oku

Erkek devlete borçlu katiller

Bir süredir yazmadığım için onlarca yazılabilecek fikir arasında giderken izlediğim harika bir filmin inceleme yazısına karar verdim. Ama bu bir sinema yazısı değil. Dün belki de tam bu saatlerde öfke nöbetleri arasında medcezir yaşarken değişiklik eşiğine gelerek bu yazıya geçtim. Sanırım hepimiz haberleri takip ettik aynı anda zihnimizde yankılanan Pınar Gültekin ve haksız tahrik kelimeleri ile aynı öfke nöbetine tutulduk. Dün Pınar Gültekin’i katletmekten yargılanan Cemal Metin Avcı ve cinayetin üzerini kapatmakta onun işbirlikçiliğini yapanlar 13. kez duruşmaya çıktı. Aylardır devam eden davanın kararı açıklanırken ilk yayınlanan haberler sanığın ağırlaştırılmış…

Paylaş
Devamını Oku

Pardon bölüyorum ama…

1 Mayıs 2022. Birkaç gün sonra bir kez daha en kapsamlı haliyle alanları, sokakları dolduracağımız güne geliyoruz. Belki de yıllar önce sadece işçinin, devrimcinin olarak görülen bu tarihi gün son yıllara geldiğimizde olması gerektiği gibi en kapsayıcı haliyle hayatı için emek veren, yaşamını, özgürlüğünü savunan herkes için sokakları sloganlarla inleten bir hal aldı. Tabii bunda en büyük etkenlerden biri de sistematik olarak insanların hangi alanda olursa olsun hak gaspları ile karşı karşıya bırakılarak işçileştirilmesi oldu. Burada artı olarak bakılması gereken noktalardan en önemlisi emek tanımının yeniden şekillendirilmesi durumu aslında. En…

Paylaş
Devamını Oku

İnce ayrıntılar sizin olsun bizim biraz işimiz var

8 Mart yaklaşırken aslında yılın her bölümünde konuştumuz konulara günün ve haftanın öneminden doğru daha yoğun bir şekilde eğilmeye başlıyoruz. Kadına ve LGBTİQ+’lara yönelik şiddet, cinsiyet eşitsizliği, erkek – devlet şiddeti, ayrımcılık, nefret, görünmeyen emek, cinsiyet temelli emek kıyası, mobbing… Bunların yanında aslında yüzyıllardan beri içinde olduğumuz ve bazen içinde olmaktan memnun olduğumuzu düşündüğümüz bir emek ve emek sömürüsü biçimi daha var; duygusal emek. Burada bunun neler olduğunu saptayabilir ve temelde yatan şu soruya cevap arayabiliriz belki de; duygusal emeğin cinsiyete dayalı dayatılmış kısmını görebiliyor muyuz? Duygusal emeğin cinsiyetleştirilmesi durumu…

Paylaş
Devamını Oku

Yakılacak bir ateş var; hazırsak kelebekler zamanına

25 Kasım, Dominik’te Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadelenin öncülerinden olan Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerin diktatöryel sistem tarafından katledildiği tarihtir. Bu yazıya 25 Kasım söz konusu olduğu için günün tarihsel yönlerine bakma ihtiyacı ile başlamak istedim aslında. Sonrasında ise 25 Kasım’a dair konuşabileceğimiz her şey ile devam edilebilir. Tarihçesi, önemi, bizim için ne ifade ettiği… Lakin başka şeyleri anlatmak istiyorum kelebekler zamanına yakışan. 25 Kasım’larda, 8 Mart’larda, 1 Mayıs’larda ya da akla gelebilecek tüm saldırı biçimleri ile karşılaşıldığında kadınların sokaklarda, meydanlarda tüm direngenlikleri ile yerini aldığını ve toplumsal muhalefetin en…

Paylaş
Devamını Oku

‘İçinde Ateşe Yakın Bir Şey Olan Kadın’lar

Mine Söğüt’ün “Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım.Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret,doğurmaya mahkum,çocuklarını kaybetmekle mühürlü,yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım.İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım.O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım.” cümleleri ile başlayan kimisinin içine çekilerek ‘delice’ okuduğu, kimisinin kasveti betimleyişinin içinde kaybolduğu yirmi bir hikayelik delilik. Var oluş kabusları. Kimin var oluş kabusları? Kimin delilikleri? Benim, bir de senin. Bu kitabı ilk okuduğumda hissettiklerim ile seneler sonra şu yazı öncesi okuduğumda hissettiklerim arasındaki farklılıklar…

Paylaş
Devamını Oku